11 Temmuz 2009 Cumartesi

Zirvelerde yapılan zirveler...

41 fikir blogunu takipteyim. Çok güzel şeyler okuyorum. Kanada'da yapılan bir araştırma zirvesi için aldığı notlar gerçekten beni heycanlandırdı. Merakla, zevkle ve düşünek okudum bu uzun yazıyı hem de hiç sıkılmadan. Aslında bizim ülkemiz için de değer oluşturacak şeyler vardı bence içinde. Örneğin zirve Kanada'nın pek de gilimeyen bir bölgesinde yapılıyordu. Hem o bölge doğal zenginliklere bilimsel bir zenginlik takıyor hem de bilim adamları doğal dünyanın duygusak zenginliğini kendine katıyordu. Konferansın teması 21. yüzyılda yeni ufuklara, yeni zirvelere, yeni yüksekliklere yelken açmak. Kongrenin temel amacı Yönetimde, İşletmede, Organizasyonlarda, Teknolojide, Yenilikte, Bilimde, Üretimde zirveye ulaşmanın yollarını aramak.

ASAC Konferansının bu yılki teması “Reaching New Heights” olarak belirlenmiş.Kanadalı profesörler bu yıl madem Yönetim zirvesi yapıyoruz, zirvelerde yapalım diye düşünmüşler.Kongrenin temel amacı Yönetimde, İşletmede, Organizasyonlarda, Teknolojide, Yenilikte, Bilimde, Üretimde zirveye ulaşmanın yollarını aramak.
Dağ metaforundan hareketle akademisyenler ve üniversiteler olarak üç farklı zirveye tırmanarak mükemmelliği yakalamak gerektiğini vurgulanıyor:
1) Araştırma ve bilimde zirveyi ve mükemmelliği yakalamak
2) Eğitim ve öğretimde zirveyi ve mükemmelliği yakalamak
3) Sosyal sorumluluk ve topluma hizmette zirveyi ve mükemmelliği yakalamak(Research, Teaching, Service)

Fahri Karakaş bir yerde şunlar söylüyor;Düşünüyorum da zirvelere yapılan yolculuk aslında kendi derinliklerimize yapılan yolculuk. Aşılacak olan, aslında dağın zirvesinden ziyade kendimiziz. Dağlar bizi kendimizi aşmaya ve derin düşünmeye çağırıyor. Cidden güzel bir tefekkür.

Ve benim aklıma hemen örneğin Ağrı geliyor, Nemrut geliyor, ama gidilmesi zor dağlar ille de...değerli iklimleri ve güzellikleri ender insana nasip olan bölgeleri düşünüyorum. İşte biz de oralara zirveler düzenlesek, fikirleri, duyguların, buluşların araştırmaların zirvelere koşmaya çalıştığı günler olsa o dağlarda, tepelerde... Ben olacağını düşünüyorum. Bu fikri umarım duyan birileri olur.

Fahri Karakaş'a o dağ kokulu yazısı için teşekkürler...Bize de ilham verdi :)

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Aslansınız:)


Uluslararası reklamcılık yarışmaları bizim katılımcı olduğumuz ama genelde sonuç alamadığımız seyirlik aktivitelerdi. Ama son 5 yıldır süren ivme hızla devam ediyor. Cidden artık işe vakıf, pazarlamadan, stratejiden anlayan, dünyayı takip eden, hazıra konmayan genç bir nesil geldi. İyi ki de geldi. Eskiden reklamcı olma macerası genelde söyle gelişiyordu; Ali akıllı bir çocuktur ya da Veli, ama ne yapacağını bilmemekte birşeyler de yapmak istemektedir. Aa gel sen şu reklam ajansında bir başla bakalım. Öyle olunca işte bi süre böle kör topal gitti bizim sektörün işleri. Ama 90'lar her şeyin değiştiği yıllar oldu, reklamın dahi çocukları o zaman ortalığı inletmeye başladı. O fırtına tek adam dehası artık ortak beyin dehasına dönüştü. Ve şimdi yarışmalarda sesimiz daha gür çıkıyor. Kendimize geldik sonunda.

Lions'tan haberler özetle şöyle;


DDB&Co. İstanbul dünyanın en iyi ilk üç ajansı arasına girdi. Türk ajanslar 35 işle finalist oldu ve sekiz aslan kazanarak tarihi bir başarıya ulaştı. Festivale Türkiye’den gönderilen 253 çalışma arasından 35’i basın, açık hava, radyo, doğrudan pazarlama ve film kategorilerinde finale kaldı.


Doğrudan Pazarlama ödüllerinde TBWA/İstanbul ’step on step’ başlıklı Step Halı Projesi ile Bronz Aslanın sahibi oldu. Radyo kategorisinde Grey İstanbul’un Google spotunun Gümüş Aslan aldı.Açıkhava kategorisinde DDB&Co’nun ikinci el mağazası Dank reklám kampanyası ve KTM motosikletleri için hazırladığı ilanla iki Bronz Aslan kazandı.


Festivalde ilk olarak 2003 senesinde ödül kazanmaya başlayan Türk ajansları 56’ncı Cannes Lions öncesinde toplam 28 işle finale kalmıştı. Bu güne kadar bir Gümüş, iki Bronz ve bir Medya Aslanı ile toplamda dört ödül ile yetinen Türkiye, 2009 Cannes Lions’ta 35 işle finale kalırken sekiz Aslan alıp ödül sayısını katlayarak tüm zamanların en başarılı festival haftasını geçirdi.

Yaşasın yeni fırınlar :)


Bu ara benim gözdem markalaşmış fırınlar. Öncelikle Komşu Fırın. Logosundan, iç mimarisine, servis tarzından, ürün gamına, web sitesindeki dizayna kadar her şeyiyle tam benlik. İç mimari de kullandıkları beyaz fayanslara bayıldım. normalde dıradan ve basit bulabileceğimiz bir temayı temilzik, dikkat ve alakaya dönüşteren bir tarz oluşturmuşlar. Ofisim Yeşilköy'de. İLk burdaki yerlerini gördüm. Ama Kapandı Bakırköy'e taşındı. Eşime süpriz yapacaksam mutlaka Komşu fırından cici kokulu şeyler alıyorum. Çok güzeller gerçekten. El emeği göz nuru:D
http://www.komsufirin.com/ adresine girin bir tanıyın derim. siteleri de çok güzel olmuş.
Tohumdan Sofranıza her aşamada çatımız altında, slogan da bence önemli bir pazarlama fikri.
Bu arada Komşu Fırını yakında daha çok yerde göreceğiz. Paket ekmeğin Bir numaralı markası Uno'yu satın alan Ülker Grubu, Komşu fırını 5 yılda 300 noktaya taşımayı düşünüyor. Bu arada Komşu Fırının marka altı sloganı; Çağdaş Ekmek Sanatları...
Bu arada çok yakında Capacity'de Komşu fırın açılacak.

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Japon kültüründen sızma tasarım...


Biz neden oldurmadık bilmiyorum. Kendimize yeterince dönemediğimiz için midir? Ya göremediğimiz için mi? Bize dair değerleri, dokuları, kokuları, bize has olan noktaları bozmadan bayağılaştırmadan herkesle paylaşmak için nedense hep geç kaldık. Şimdiler biraz daha olumlu gelişmeler var tabi. Bunları niye mi yazdım. Bu yıl Mango 'da dikkat çeken ve diğer birçok markada da gördüğümüz gibi bir japon esintisi vardı. Kimanomtrak trenç kotlar, lacivert renkler, kuşak kemerler... Şimdi ise konumuz japon felsefesinin iliklerine kadar işlediği bir dünya markası. o gerçek bir özgüven timsali. Benim diyen ama bir o kadar ya siz, diyen bir marka. Hem sıcak hem mesafeli...Olgun, duru, durultan bir havası var, en önemlisi çağıran bir havası var.Muji'den bahsediyorum.Muji adı, Japonca "markasız kaliteli ürünler" anlamına gelen "Mujirushi Ryohin"in kısaltmasından geliyor.
Muji Ürünleri Muji 7000'den fazla ürün çeşidine sahip. İşte bazı ürün başlıkları: Kırtasiye - Mobilya - Mutfak Eşyaları - Seyahat Aksesuarları - Kişisel Bakım Malzemeleri - Tekstil Ürünleri - Yararlı Ev Aletleri - Hediyelik Eşyalar - Kamp MalzemeleriDünyanın En Bilinen Markasız Markası Muji ambalaj ve ürünlerinde Muji markasına ilişkin hiçbir logo göremezsiniz. Tüm Muji ürünleri mağaza raflarında sadece temel ürün bilgisi ve fiyat etiketi ile sergilenir. "Markasız" olmak, Muji'nin, markalaşma adına yapılacak masraflarının üretime aktarılmasına ve ürün tasarımına yoğunlaşmasına yardım eder. Muji yönetiminin ısrarla savunduğu ilke şudur: "Markalar ve markalama dıştan gelen bir unsurdur. Tüketicilere kişisel bilinirlik dışında özel bir fayda sağlamaz. Muji'nin özellikle önem verdiği, ürünün en temel formudur."
Muji Uluslararası Tasarım Yarışması 2008 yılında üçüncüsü yapılan "Muji Awards International Design Competition"da her sene bir tema işleniyor. Dünyanın her yerinden binlerce tasarımcı bu yarışmaya katılıyor. Jüri farklı disiplinlerden gelen, alanlarında isim yapmış kişilerden oluşuyor.
Darısı bizim başımıza diyorum:)

karınca kararınca:)




Moda dergilerini takip ederken ürün tasarımlarına özellikle bakıyorum. Bunlardan çok sıradışı tatlı ve farklı bir marka çıktı ben ara ara Capacity'deki mağazalarına gidiyorum. Cidden bu işte çok iyiler. Siz de sevdiklerinize sıradışı bir hediye vermek kendinizi e sevdiklerinizi şımartmak ve çocukca mutlu etmek isterseniz bir uğrayın ne dersiniz? www.karincadesign.com....

4 Temmuz 2009 Cumartesi

kriz geçiriyoruz...

Birkaç gündür reklamları seyrederken hep aynı soru aklıma geliyordu. Reklamlarını pek görmediğimiz markalar reklam vermeye başladı veya sıklığını artırdı. Diğer bir taraftanda reklamlarına aşina olduğumuz markaları eskisi kadar göremez olduk ya da hiç göremez olduk. Ben gerçek rakamları görmek için patronlardünyasın.com a dadandım. Pek de yanılmamışım. Site Medya takip merkezinden aldığı verileri tektek paylaşmış.
Yılın ilk çeyreğinde, ekonomik kriz başta olmak üzere, çeşitli nedenlerle 587 marka reklamlarını durdururken, reklamı en çok azaltan sektörler finans, mobilya ve inşaat olmuş. Evet farkındaysanız ciddi para harcandığı her yerinden belli banka reklamlarını pek göremez olduk. Daha küçük prodiksiyonlu işler ypılıyor. Burda zinciri Deniz Bank kırdı. Beyaz'ında başrollerinde birinde oynadığı reklamlamlarıyla ciddi bir lansman yapmak için güzel bri zaman seçti. Böylece daha makul fiyatlarla daha sık frekanslarda el değiştirmiş de bir marka olarak adeta yeni bir başlangıç yaptı.
Finans sektörü reklamları yaklaşık yüzde 31 oranında düşüş gösterdi. Finans sektörü en çok reklam veren sektörler listesinde beşinci sıradan sekizinci sıraya indi. Geçtiğimiz yılın aynı döneminde altıncı sırada yer alan inşaat/emlak sektörü ise yüzde 72'lik düşüşle 17'inci sıraya geriledi.
Aynı araştırma raporuna göre, reklam yatırımını en çok arttıran sektörler ise sigorta, ticaret, bilgi teknolojileri, iletişim teknolojileri ve yayıncılık sektörleri oldu.
Ülker'in televizyona verdiği reklamları yüzde 49 oranında azalttı.
2009 yılının ilk üç ayında, televizyona en büyük reklam yatırımı yapan firma, açık arayla Unilever oldu.
Ufo yılın birinci çeyreğinde, ilk sıraya yerleşen marka, infrared ısıtıcı pazarının lider markası
Ufo'yu ikinci sırada, yine yüksek çıkışıyla dikkat çeken bir diğer marka olan Casper Computer takip etti.
Geçen yıl reklam vermeyen ama bu yıl oldukça güçlü şekilde reklam veren Exper bilimşimdeki talebi sıcak reklamlarıyla çok iyi değerlendirdi sanıyorum. Özellikle laptop gibi teknolojik aralaçlardaki heyecanlı pazarlama aktivitesine internet servislerindeki yoğun rekabette olumlu etkiledi bana kalırsa.

Son zamanlarda ardı ardına gelen Bingo reklamları ise başka öne çıkan reklamlar. Açıkcası hedefine tam ulaşan reklamlar. Unilever Rinso reklamlarını tamamen durdurdu. Tabiat boşluk kaldırmaz değil mi? Rinso giderse Bingo hemen kapar yerini.

Krize reklamla giren bir firma da Selva. Aslında uzun zamandır alt yapı, pazarlama stratejisi ve marka konumlandırma üzerine oldukça yoğun şekilde çalışıyorlardı. Ama Uğur Yücelli reklam gibi bir bütçe kullanmamışlardı. Reklam da kullanılan markanın tarifi değişiyor cümlesinin altı aslında çok dolu. Bakalım onları nasıl kitlesine ulaştıracak. Değerli gurmelerimizden Nevin Halıcı'nın bu konuda Selva ile yaptığı taım çalışması bunlardan biri.

Evet ...Gelişmeler bu yönde...Bakalım gelecek günlerde neler olacak...

25 Haziran 2009 Perşembe

Sıradan bir Kumbara sıradışı bir Manzara


Kumbara çok naif bir yardım toplama şekli hala. Çoğumuz yardımlarımızı bankalardan ya da smslerden de yapabiliyoruz artık. Ama kumbara çocukluğumuzun naif bir eşyası olduğundan mıdır nedendir bilinmez evde elimiz değdikçe kumbaramıza birkaç şıkırtı yaşatmak keyifli geliyor hala. Geçenlerde bir yardım kuruluşu için görsel ararken bulduğum bir iletişim mecrası gibi kullanılan bu kumbaraya kanım kaynadı. Hem mesajı direk vermiş hem de çok naif bir dokunuş yapmış. Yardım kurumlarının acındıran tonundan uzak umuda daha yakın bir mesaj. Ben çok sevdim:) Ya siz?